REKLAM

Salih Uçan'dan Beşiktaş dergisine özel açıklamalar!

3

Beşiktaş'ın tecrübeli futbolcusu Salih Uçan, Beşiktaş Dergisi’nin nisan ayı sayısına konuk oldu.

Salih Uçan'dan Beşiktaş dergisine özel açıklamalar!

İşte o açıklamalar;

Yıllar önce kulübümüzle anlaşmak üzereyken hayat onu bir başka yola sürüklese de o İnönü Stadı’nda rakip olarak forma giydiği ilk gün taraftarlarımıza âşık olmuştu bir kere… Nereye gitse “Hayatımda unutamayacağım an İnönü Stadı’nda sahaya çıktığım ilk andı” diye anlatıyordu. Gün geldi; aynı taraftarların önüne bu kez Beşiktaş formasıyla çıktı. Nitekim olması gereken şeyler günün sonunda mutlaka olurdu ve hayat onun yolunu Siyah-Beyaz’a çıkardı.

Marmaris’te doğdun ve sen de birçok futbolcu gibi sokak aralarında tanıştın futbolla. Marmaris 13 Yaş Altı Futbol Turnuvası ile birlikte ise hayatın değişiyor. Henüz 14 yaşında Marmaris’ten Buca’ya taşınıyorsun. O süreçten bahsedebilir misin bizim için biraz?

Dediğiniz gibi hatırladığım kadarıyla 13 yaşımdaydım, Marmaris’te düzenlenen ilçeler arası bir turnuvada şampiyon olarak Uşak’a gitmiştik. Orada da grupta Bucaspor vardı. O zamanlarda da Bucaspor’un altyapısını kuran Seyit Mehmet Özkan vardı ve inanılmaz önem veriyordu gençlere, altyapıya. İnanılmaz bir tesisleşmeyle birlikte yatırım yapıyordu altyapıya. Uşak’taki turnuvada da çok iyi oynadım. Bucaspor’un o zamanki yöneticileri de izlemiş ve çok beğenmişler. Aralarında konuşmuşlar, “Bu çocuğu kazandırmamız lazım, babasını çağırıp tesislerimizi gezdirelim” demişler. Babam gitti, gezdi. Sonrasında Marmaris’e dönünce “Oğlum muazzam bir yer eğer futbolu kafana koyduysan ve bu işi yapacaksan oraya gitmen lazım” dedi. Ben de babamı dinledim, gittim ve hayatımın dönüm noktası da sahiden o oldu. O zamanlar daha çocuksun bir de babam deseydi ki “Daha çok küçüksün, biz seni bırakamayız” muhtemelen bambaşka bir yolum olacaktı ama işte babamın da istemesiyle birlikte kariyerim bambaşka bir şekle evirildi. Bucaspor ve Marmarisspor da anlaştı, transferim gerçekleşti.

Böyle anlattığında o dönem Bucaspor’un tesis yatırımlarının senin bugünlere gelmende büyük pay sahibi olduğu görülüyor. Kariyerinde yurt dışında da yurt içinde de çok önemli kulüplerde oynadın ve birçok tesis görme imkânın oldu. Şu an Buca’yı nasıl değerlendiriyorsun?

Şöyle düşünün; 2008 yılında Bucaspor’a gittiğimde üç tane çim saha vardı. Üç tane suni çim vardı. Bunların yanı sıra da iki-üç tane daha küçük yaştaki çocukların oynayabilmesi için minyatür sahalar da vardı. O yıllar için bu çok önemliydi, aşmıştı bence Bucaspor bu anlamda. Kapalı spor salonu vardı, kum futbol sahası vardı, özel forvet çalışma alanı, özel kaleci çalışma alanı vardı. Vardı da vardı anlayacağınız ve 2008 yılından bahsediyoruz. Seyit Mehmet Özkan orada resmen bir devrim yapmıştı.

Saha içindeki Salih’i çok küçük yaşlarından bu yana tanıyoruz ancak saha dışındaki Salih kimdir? Nasıl biridir? Bizim tanık olduğumuz Salih ile ortak özellikleri ve farklılıkları neler?

Saha içindeki Salih de dışarıdaki Salih de birbirinden çok farklı değil. Saha içinde de çok hırçın ve sert bir futbolcu değilimdir zaten. Kariyerim boyunca bir tane kırmızı kartım var; onu da geçen sene sahiden yanlışlıkla bir rakip futbolcunun ayağına bastığımda almıştım. Saha dışında da sessiz, sakin biriyim. Genellikle evde geçiririm vaktimi. Ailem yanımda olur, arkadaşlarımı çağırırım. Çok nadiren izin günlerimde belki dışarı çıkıyorum ama evde vakit geçirmeyi daha çok seviyorum. Bazen sıkılıyorum tabii ama anlık karar veririm; bir anda “E haydi çıkalım” derim, AVM’ye giderim alışveriş yapmaya, bir yerlerde kahve içmeye çıkarım arkadaşlarımla. Daha çok böyle geçiyor zamanım.

17 yaşında Türkiye’den ve yurt dışından çok önemli teklifler alıyorsun ve hatta yolun Beşiktaş ile de kesişme noktasına geliyor ancak kulübün Fenerbahçe ile anlaşıyor. Dönem ise Beşiktaş’ın Feda sezonuna yani çoğunlukla gençlerin forma giydiği döneme denk geliyor. O gün Beşiktaş’a gelseydin, kariyerin farklı bir şekilde evirilir miydi sence?

Bence Beşiktaş’a o dönem gelseydim müthiş olurdu. O dönemi şöyle anlatayım; Bucaspor, Süper Lig’den bir alt lige düşmüştü. Samet Aybaba da beni A takıma çıkarmıştı o sezon. A takımda oynuyordum. Bir alt lige düştüğümüzde de takıma transfer yasağı geldi ve bir nebze de ortalık gençlere kalmış, gençlere fırsat doğmuş gibi oldu. Ben de iyi oynadım ve önemli takımlar beni istemeye başladı. Eskişehirspor, Fenerbahçe, Trabzonspor, Rubin Kazan ve Beşiktaş gibi… Henüz 18 yaşımda olduğum için seçim hakkı da çok bende değildi. Kulübün çok fazla borcu vardı başkan da haliyle “Salih’ten ne kadar para kazanabiliriz?” diye düşünüyordu. Rubin Kazan çok ciddi bir teklif yapmıştı. Sanırım 2 milyon Euro peşin para ve henüz çok genç olduğum için bir-iki sene daha Bucaspor’da oynamamı ve o masrafların da hepsini karşılamayı teklif etmişlerdi. Başkan da “Hayırlı olsun, ben seni satıyorum Rubin Kazan’a” dedi. Ben de o zamanlar çok gencim, Genç Milli Takımlar ile de Rusya’ya çok maça gitmiştik ve ne zaman gitsem buz gibiydi Rusya. Yemekler çok iyi değildi. Bir de Marmarisliyim, sonrasında İzmir’de oynamışım. Başkana, “Orası soğuk başkanım ben yapamam orada, lütfen Rusya’ya satmayın beni” demiştim. Sona da Beşiktaş ve Fenerbahçe kaldı. Beşiktaş’ın FEDA sezonuydu. Beşiktaş teklifi eğer yanlış hatırlamıyorsam 1.4 milyon Euro ama 14 çek halinde yapmıştı. Fenerbahçe’nin teklifi ise 1.5 milyon Euro ama direkt ödemeydi. Böyle olunca da başkan Fenerbahçe ile anlaşmaya vardı. Bu sürecin dışında da ben Fenerbahçe’ye gittim aradan bir hafta-on gün gibi bir süre geçti ve Samet Aybaba, Beşiktaş teknik direktörü oldu. Az önce dediğim gibi beni Bucaspor’da A takıma çıkaran hoca kendisidir. Ligler başladı birkaç hafta geçti Samet hocayla bir yerde denk geldik, “Ah biraz daha bekleseydin şimdi yine birlikteydik, hem burada oynardın da” dedi. Tabii aradan 10 yıl geçti, işler farklı ilerleseydi de Beşiktaş’a transfer olsaydım neler olurdu, neler değişirdi bilemiyorum. Ancak yine de yollarımızın bir yerde kesişmesi gerekiyormuş demek ki. O zaman olmadı ama bugün Beşiktaş formasıyla oynuyorum ve bundan dolayı çok mutluyum.

Ve Fenerbahçe’nin ardından ise Roma’ya gidiyorsun. Sürece en hâkim isim sensin tabii, verdiğin kararın neye göre olduğunu tüm detaylarıyla ancak sen biliyorsundur fakat daha fazla forma giyebileceğin bir takımdansa Roma’yı tercih etmenin sebebi neydi?

Şöyle ki benim zaten Fenerbahçe ile devam eden bir kontratım vardı. Roma beni ocak ayında istedi, başkan Aziz Yıldırım’dı; “Ben hiçbir futbolcumu bırakmam, şampiyonluğa gidiyoruz” dedi ve konu kapandı. Ben de takımda fazla forma şansı bulamıyordum, Roma da bunu bir şans olarak gördü sezon sonu. Ligler bitti, forma şansı bulamadığım için düşünüyordum transfer olmayı ve baktık ki Roma istiyor, şartlar da iyiydi, anlaştık. Bir futbolcu neden transfer olmak ister? İyi bir takıma, kendini güçlendirmek için… Henüz 20 yaşımdaydım. Tabii ki o gün verdiğim kararla, bugün alacağım karar çok farklı. O yaştaki genç bir futbolcunun, benim zamanımda Roma’ya giderek oynaması çok zordu. Bugün bir başka karar alırdım belki ancak tecrübe oldu elbette. Evet, Roma’ya gittim ve oynayamadım ama üç oyuncu değişikliği oluyor maçta, skor ne olursa olsun üç oyuncu değişikliğinin ikincisi kesinlikle Totti oluyor. Ne kaldı geriye? İki oyuncu değişikliği. Bir de ben oradayken en iyi zamanını geçiren Pjanić vardı, Nainggolan vardı, takım kaptanı De Rossi’ydi. Çok iyi arkadaşlıklar da edindim tabii ki orada ama işin kötü tarafı futbol oynayamadım.

O dönem İtalya’da uyum sorunu yaşadığından bahsediliyordu. Çok da genç olduğun için yaşadıysan da normal tabii ki ancak böyle bir problem var mıydı?

Yok, yaşamadım aslında ama dediğin gibi çok gençtim. Bilmediğin bir ülkeye, bilmediğin bir dile gidiyorsun. Hiç tanımadığın bir kültür. Tabii İtalyan bir yardımcım vardı; hem İtalya’yı gezdirsin hem de İtalyanca öğretsin diye. Zaten altı ay sonra İtalyanca konuşmaya başlamıştım. Çok fazla adaptasyon sorunu yaşamadım ama çok gençtim tabii, takım arkadaşlarım da benden büyük olduğu için hemen aralarına girmek de kolay oluyor tabii. Zaten ilk gittiğimde genç olduğum ve uyum sağlayamayacağımı düşündükleri için kiralık gönderilme olasılığım vardı ama Amerika’da bir turnuva düzenlendi ve orada o kadar iyi oynadım ki “Kalsın, bu çocuk oynar” dediler.

Bugünkü tecrübelerinle genç ve yurt dışına giden ya da gitmek isteyen futbolculara ne gibi önerilerde bulunursun?

Mesela Cengiz Ünder de gitti, o zamanlar menajerlerimiz aynıydı ve bana sormuştu, “Salih oynayabilir mi sence?” diye. “Oynar çünkü Cengiz çok yetenekli, çok zeki bir oyuncu, oynatılırsa oynar” demiştim. Şöyle bir durum da var, teknik direktörlerin genç futbolcuların arkasında durması gerekiyor. Beşiktaş’ta geçtiğimiz seneye kadar Emirhan diye bir futbolcu yoktu. Ne oldu? Bazı futbolcular sakatlandı ve Emirhan’a şans doğdu. Kulüp, teknik direktör, taraftarlar arkasında durdu ve bir anda sükse yarattı. Yurt dışına transfer oldu. Kaliteli oyuncuların olduğu bir ortama gitti. Emirhan da Rıdvan da çok yetenekliler. Üstlerine gidilmesi gerekiyor. Gidilirse, arkasında dururlarsa çok yetenekliler, eminim çok iyi yerlere gelecekler. “Yapabilir, yapamaz” demek çok kolay ama o isimlerin hangi şartlarda, hangi ortamların içinde olduklarını bilmiyoruz. Bunlar zamanla ortaya çıkacak ve göreceğimiz şeyler. Bu sene belki oynamayabilirler ama seneye belki her maçta ilk 11’de başlayacaklar. Bunları zaman gösterebilir ancak.

Döndükten sonra bir röportaj sırasında Roma dönemini, “Futbol ve tempo açısından iki sene benim için kayıp oldu” demiştin. Bugünkü Salih Uçan da o dönemle ilgili aynı fikirde mi yoksa edindiği tecrübeleri de farkında mı? Çünkü her ne olursa olsun o serüvende çok önemli yıldız futbolcularla birlikte forma giydin.

Benim için şu an kazandığım en büyük tecrübe, maç oynamaları gerektiği. Tüm genç futbolcular için de aynı şey geçerli; bir futbolcunun kendini geliştirebileceği en iyi yer, sahanın içi. Oynayabildikleri kadar maç oynayacaklar çünkü futbolcu kendini ancak sahanın içinde keşfeder. Oynamadığı sürece geriye, oynadığı sürece ileriye gider. Roma’dayken şöyle bir anı geçmişti başımdan; Kevin Strootman geldi yanıma dedi ki, “Çok iyi bir futbolcusun ama gidip oynaman gerekiyor.” Düşündüm, “Ya ben burada oynayabilirim ki” dedim ama Kevin o yaşta, o tecrübedeyken bu şansın bana gelmeyeceğini biliyordu. Ama sen 20 yaşındayken bunu farkına varamıyorsun bu yüzden genç futbolcuların oynayabileceği takımlara gitmesi gerekiyordu. Fenerbahçe’ye ilk geldiğimde yanlış hatırlamıyorsam ağustos ve ocak ayında oynadığım maç sayısı ikiydi. Ocak ve mayıs arasında ise bu sayı yirmi dört olmuştu. Menajerime dedim ki, “Gitmek istiyorum çünkü oynamam gerekiyor.” Aykut Kocaman ise şöyle dedi, “Evet, Salih oynamayı hak ediyor ama Türkiye Kupası’nı bekleyecek. Orada şansını iyi değerlendirirse, oynayacak.” İşte bu, bir futbolcu için ışıktır. Kupada iyi oynadım ve devam ettim. Eğer o oynayabilme ışığını alıyorlarsa devam etsinler, o ışık yoksa oynayabilecekleri bir yere gitsinler.

Biz futbolseverler ismini duymaya ilk başladığımızda seninle ilgili, “Genç Alex, Türk Pogba” gibi yorumlar yapılıyordu. Yeteneğin ve kapasiten zaten tartışmaya açık değil bana kalırsa. Ancak işlerin bu denli inişli-çıkışlı devam etme sebebi ne sence? Kararlar mı yanlıştı yoksa sen yaşın nedeniyle yeteneğini mi farkında değildin?

Kariyerim hep yukarı doğru giderek başladı. Sonra Fenerbahçe’ye geldim, orada da yukarı doğru gitti ancak ikinci sezonumda teknik direktör değişikliğe gidildi ve hoca zaten açık açık beni oynatmayacağını da söyledi. Yine de sabrettim, çalışmaya devam ettim. O sezon Fenerbahçe şampiyon oldu ancak ben forma şansı bulamadım. Roma’ya gittim, orada da oynamadım aşağı doğru gitti. Fenerbahçe’ye döndüm, yine oynamadım aşağı doğru gitti. Kalmak istiyordum ancak yönetim çok tutmak istemedi Sion’a gittim. Sion da benim için “şöyle-böyle” geçti. Alışamadım da açıkçası. Empoli’ye gittim. Tam transfer oldum bileğim burkuldu, kondisyonsuz kaldım. Sonra da dedim ki “Yurt dışı yeterli artık” ve Alanyaspor’a transfer oldum. Orası da yeniden yükselişe geçebilmem için iyi bir fırsattı. Her maç oyuna giriyordum ancak başta ilk 11’de başlamıyordum. Sonra oynamaya başladım, bir buçuk sene hiç formayı bırakmadım ve yükselişe geçtim. Sahada kaldığım sürece işler hep iyi gitti. Hoca arkamda olsun, ben sahada bulanayım yeter. O zaman çok problem yaşamıyordum. Beşiktaş’a ilk geldiğimde de fiziksel ve mental açıdan çok iyiydim. Birçok kulüp istiyordu ancak Beşiktaş’a geldim, kısa bir süre sonra halsizlik, hastalık… Yakamı bırakmadı sanki şanssızlıklar. Geçen sene hiç sakatlanmadım ama kariyerimin en fazla idman kaçırdığım sezonu oldu. Mesela bu kısımları çok fazla bilen yok. Omicron oldum, buzdan bakteri kaptım ve beş gün hastanede yattım. Şanssızlık da sahiden var anlayacağınız.

Şanssızlık var, evet. Ancak bir yandan da kök salamamak diyebilir miyiz Salih?

Evet, Fenerbahçe’den Roma’ya gittiğimde Aziz Yıldırım sözleşmemi iki sene daha uzatmıştı. Fenerbahçe’ye döndüm, bir sene oynadım ve kontratım bitti. İşler iyi gitmedi, oraya kiralık gittim, buraya kiralık gittim… Derken dört yıl benim için bir kayıp oldu.

Empoli’de oynarken Türk futboluyla ilgili yaptığın bir yorumda, “Türk futbolu artık pek Türk futbolu gibi değil. Süper Lig’de oynayan kaç Türk futbolcu var ki?” demiştin. Son on yılda dokuz kez değişen bir yabancı futbolcu kuralımız da var, nasıl değerlendiriyorsun bu durumu?

Bu problem bitmez. Bu her sene tartışılacak. Türk kuralı olduğunda, “Neden var?” denilecek; yabancıya döndüğünde, “Neden hep yabancılar oynuyor?” denilecek. Bunun orta yolunu bulmak çok zor. Orta yol bulunduğunda da gençler oynatılmıyor. Kaos seven bir ülkeyiz, kabul edelim. O yüzden bu kaos da hep var olacak bana kalırsa. Yabancı kuralı için bir orta yol bulmak çok zor. Bulunmaz. O yüzden tartışılmaya da devam edecek.

Sion ve Empoli’nin ardından ise Alanyaspor’a döndün ve yeniden bir çıkış ile maç oynama temposu yakaladın. Alanyaspor’daki istatistiklerinle de yetenekli ve ince pas veren bir futbolcu olmaktan çıkıp komple bir orta sahaya dönüştün. Bu dönüşümde etkili olan neydi sence?

Fenerbahçe’de oynadığım dönemde yapılan “Alex’e benziyor” yorumları nedeniyle oluştu bu fikir. Ancak ben alt yaş takımlarında forma giyerken on numara oynuyordum, forvet arkasında. Bucaspor’da A takıma seçildiğimde, milli takımda da 6 numara oynamaya başladım. Hep 6 numarada; top kesici, top kapan ve topu sahaya dağıtandım. Sonrasında Fenerbahçe’de forvet arkasında oynamaya başladım. Kariyerimde sıkıntı yaşadığım dönemlerde de hep on numara oynuyordum. Geçen sene burada da benzer bir durum oldu. Atiba ve Josef’in biraz önlerinde oynuyordum. O da zor oldu, bu pozisyonda zorlanıyordum. Kendimi rahat hissettiğim iki pozisyon var 6 numara ya da 8 numara. Alanya’da gol ya da asist sayılarım çok yüksek değildi ancak en az top kaybeden isimdim veya attığı paslar en çok sonuca giden isimdim. Bazen taraftarlarımız da gol atmadığım, asist yapmadığım için eleştiriyorlar ancak oyunun içinde bunlar kadar önemli bazı ince detaylar da var ne kadar top kaptığın, ne kadar dikine pas verebildiğin gibi… Beni yeniden büyük takıma kazandıran istatistikler de zaten bunlardı. Tabii ki gol atmam, asist yapmam gerekiyor bunda da hemfikiriz ancak onlar kadar önemli başka şeyleri de yaptığımı söyleyebilirim.

İlk çıktığın zamanlarda yapılan, “Türk Pogba” gibi yorumlar ve genç futbolculara yönelik beklentiler bir yük oluyor mu sence? Olumsuz etkiliyor mu?

Beklentiler çok büyük oluyor çünkü çok nadir genç futbolcu çıkarabiliyoruz. O yüzden, “İşte genç Sergen, Alex, Hagi” gibi benzetmeler yapılıyor. Bu gibi beklentiler de elbette bir baskı yaratıyor. Maça çıktığında hissediyorsun, “Bir şeyler yapmam lazım, bugün benden bir şeyler bekleniyor” diye düşünüyorsun. Bunu karşılamak da zor. Her genç maça bu psikolojiyle çıkıyor. Bu da baskıyı elbette getiriyor. Zor mu, zor ancak bunu başarırsan iyi futbolcu oluyorsun.

Takıma skor katkısından ziyade farklı önemli şeyler yapmaya başladığını söyledin ancak son zamanlarda skor katkısı da veriyorsun. Şenol hocamızın Beşiktaş’a yeniden gelmesinin ardından nasıl değişiklikler oldu sence?

İstatistikler ortada… Şenol hoca geldikten sonra takımın birçok anlamda istatistikleri zaten yukarı doğru çıkmaya başladı. Yalnızca benim değil, tüm takımın. Çok tecrübeli bir isim, bizden neler beklediğini her futbolcuya tek tek anlatıyor. Herkesle özel olarak ilgileniyor. İkili ilişkilerde de çok iyi bir isim. Haliyle bu da sahaya yansıdı bana kalırsa.

Sezonla ilgili senden bir değerlendirme almak istesek; nasıl başladı, nasıl devam ediyor ve sence sezon sonu hangi noktada olacağız?

Sezona iyi başladık. İyi de çalıştığımızı düşünüyorum. Valérien Ismaël hocamızla birlikte de iyi bir enerjimiz vardı. Ne kötü olabilir diye düşündüğümde, tüm kamp sürecini 3’lü savunma taktiğiyle geliştirdik. Derken, hazırlık maçları kötü geçti, bazı eleştiriler oldu ve taktik değişti. Sonrasında takım enerjisiyle, kuvvetiyle bir noktaya kadar geldi ancak ardından bir dalgalanma yaşadık. O dalgalanmayı da iyi atlatamadık. Büyük takımın, bir maç yenildiğinde bir sonraki maçı mutlaka kazanması gerekiyor ancak biz yapamadık. Sonrasında Şenol hocamız geldi. İyi başladık, sonrasında yine birkaç üst üste puan kaybı yaşadık ancak şimdi yeniden çıkıştayız. Umarım böyle devam eder, böyle devam etsin.

Yıllar önce kariyerinde en etkilendiğin anın ne olduğu sorulduğunda, “Bucaspor formasıyla Beşiktaş’ın stadında oynayacağımız maçtan önce taraftarların Quaresma’ya yaptığı tezahüratlar sırasında çok etkilenmiştim, tüylerim diken diken olmuştu” demiştin. Bugün o taraftarların önünde Beşiktaş formasıyla oynuyorsun. Neler söylemek istersin?

O an benim için en inanılmaz anlardan biriydi… 2010 senesiydi; sahaya çıktım, henüz ısınıyordum. O herkesin hep bahsettiği İnönü atmosferini ben o gün yaşadım ve bugün hala unutamıyorum. Şahane bir andı, şahane bir duyguydu ona şahit olmak. Geldiğimde de söylemiştim, “Tüylerim diken diken olmuştu” diye. Heyecandan tribünlere bakmaya korkuyordun. Bir de inanılmaz bir kadroydu; Quaresma, Guti, Fernandes, Simao, Almeida… Beşiktaş, 5-3 kazanmıştı. İnanılmaz bir maça denk gelmiştim ve bugün hala size anlatırken tüylerim diken diken oluyor. Hayatımın hiçbir döneminde asla unutamayacağım bir anıydı.

Roma döneminde birlikte forma giydiğin Totti’ye dair anlatabileceğin bir anı var mı?

İnanılmaz bir insandı… Onunla aynı takımda yer almak da benim için müthiş bir gururdu elbette. Şöyle anlatayım Roma’nın tesislerinde bir yönetim binası vardı ve o binaya geçtiğinde ilk oda Totti’ye aitti. Düşünsenize, futbolcusunuz ve yönetim binasındaki ilk oda sizin. İnanılmaz bir adamdı sahiden. Ben oradayken kırk yaşındaydı. İnanılmaz yetenekti. Gönül isterdi tabii Totti ile 20-25 yaşlarında karşılaşmak ama kırk yaşında dahi muhteşemdi. Oradayken bile gençliğinde çekilen videoları izliyordum, öyle düşünün.

Son olarak camiamıza vermek istediğin mesajlar varsa onları alabiliriz…

Her şey ve herkes gelip geçici ancak sonsuza kadar var olacak, kalıcı olan tek şey Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile taraftarları. Biz bir gün gideceğiz ancak onlar hep burada, bu değerli mirasın arkasında durmaya devam edecekler. Beşiktaş armasının bulunduğu her yerde kulübü desteklemelerini rica edeceğim ki zaten bugüne kadar daima yaptılar, sonsuza kadar yapacaklarına da eminim. 

Haber kaynağı: Bjk.com.tr

REKLAM

Yorumları Göster / Yorum Yaz

Küfür, hakaret, rencide edici ve büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmayacaktır.

Bu habere toplam 3 yorum yapılmıştır.

Kalan karakter sayısı : 200

Yorumu Gönder

REKLAM

PUAN DURUMU

Takımlar O G B M Av P
1 Galatasaray 31 27 3 1 49 84
2 Fenerbahçe 31 26 4 1 56 82
3 Trabzonspor 31 16 4 11 13 52
4 Beşiktaş 31 14 5 12 4 47
5 Kasımpaşa 31 13 7 11 0 46
6 Çaykur Rizespor 31 13 6 12 -7 45
7 Rams Başakşehir 31 12 7 12 3 43
8 BITEXEN ANTALYASPOR 31 10 12 9 2 42
9 Corendon Alanyaspor 31 10 12 9 -1 42
10 EMS YAPI SİVASSPOR 31 10 11 10 -6 41
11 Yukatel Adana Demirspor 31 9 12 10 5 39
12 Yılport Samsunspor 31 10 7 14 -6 37
13 MONDİHOME KAYSERİSPOR 31 10 9 12 -9 36
14 Ankaragücü 31 7 13 11 -3 34
15 Atakaş Hatayspor 31 7 12 12 -5 33
16 Tümosan Konyaspor 31 7 12 12 -13 33
17 Gaziantep FK 31 8 7 16 -13 31
18 VavaCars Fatih Karagümrük 31 7 9 15 -5 30
19 SİLTAŞ YAPI PENDİKSPOR FUTBOL 31 7 9 15 -27 30
20 İstanbulspor 31 3 7 21 -37 13

Sitemizde Son Dakika Beşiktaş Haberleri 'ne ulaşabilirsiniz. En Güncel Beşiktaş Haber portalı ortacizgi.com.